Bir işçinin işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle ölümüne veya yaralanmasına sebebiyet veren olay iş kazasıdır. İş kazası sonucu işçinin yaralanması halinde işçi, ölümü halinde yakınları kusurlu işverenden maddi ve manevi tazminat talep edebilir. İşverenin sorumluluğu hem haksız fiile hem de işçi ile işveren arasındaki sözleşmesel ilişkiye aykırılık olabileceğinden zamanaşımı süresinin tespiti önem arz etmektedir. Zira haksız fiil zamanaşımı ile sözleşmesel zamanaşımı birbirinden farklıdır. Ancak Yargıtay, güncel ve yerleşik kararlarında istikrarlı olarak iş kazasından kaynaklı tazminat davalarının dayanağının sözleşmesel ilişkiye aykırılık olduğunu ve zamanaşımı süresinin TBK’nın 146. maddesi gereğince iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl olduğuna karar vermektedir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 417. Maddesinde yer alan hüküm uyarınca iş sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacaktır. İş Kazası da işveren ile işçi arasındaki sözleşmeye aykırılıktan meydana gelmektedir. Bu halde iş kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında kural olarak TBK 146. Maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
İş Kazası, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay şeklinde tanımlanmıştır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda ise hangi hallerin iş kazası olarak kabul edileceği detaylı olarak düzenlenmiştir. Bir kazanın iş kazası sayılması için kazaya uğrayanın 5510 sayılı Kanun anlamında sigortalı sayılması, sigortalının kazaya uğraması, sigortalının kaza sonucu bedensel veya ruhsal bir zarara uğraması ve kaza ile sigortalının uğradığı bedensel zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. İş Kazası olarak kabul edilen bir olayın meydana gelmesi halinde iş kazasının ağırlığına göre işveren, taşeron ve alt işverene karşı; Maddi Tazminat, Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ve Manevi Tazminat davası açılabilir.
2. İş Kazasında İşverenin Sorumluluğunun Hukuki Dayanağı
TBK’nın 417. Maddesinde yer alan;
“İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”
Hükümde de açıkça görüleceği üzere iş sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümleri uygulanacaktır. İş Kazasının işverenin TBK m. 417’de öngörülen yükümlülüklerine aykırılıktan kaynaklanması halinde işçi ve yakınları, iş kazası nedeniyle açacakları maddi ve manevi tazminat davasında sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerine dayanabilecektir.
İş kazası sonucunda yaralanma olması halinde işçinin, ölümü durumunda yakınlarının işverene karşı açabileceği davalar kaynağını işverenin sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı davranmasından almaktadır. Sözleşmesel sorumlukta ise TBK’nın 146. maddesinde 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin, 06.02.2020 tarih, 2019/3544 E. 2020/568 K. Sayılı kararında;
“… Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde benzer bir düzenleme ile “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü yer almaktadır.
Kanun koyucu hem mülga Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi hem de Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi ile alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresini düzenlemiş olup, ancak aksine bir yasal düzenleme olmayan hâllerde on yıllık sürenin uygulanması gerektiği açıktır. İş kazası hâlinde de zamanaşımının süresine yönelik ayrı bir düzenleme bulunmadığından on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır…’’
İş kazası hâlinde uygulanacak olan “on yıllık” zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi ise TBK’nın 149. maddesi uyarınca kural olarak iş kazasının meydana geldiği tarihtir.
İş kazası nedeniyle işçinin ölmesi durumunda, koşulların varlığı halinde işçinin yakınları, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep edebileceklerdir. İşçinin kaza sonucu öldüğü tarihte, hak sahiplerinin talep edebileceği tazminat alacağı muaccel hale gelecek ve bu andan itibaren zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.
İş kazası sonucu ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyorsa, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) mevcuttur. Böyle hâllerde, zamanaşımı süresi, bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.
Gelişen durum kavramı, doğan zararın kapsamının zarar gören tarafından, tam olarak öğrenilmesinin herhangi bir nedenle geciktiği (örneğin, buna ilişkin bilirkişi raporunun geç alındığı) durumlara ilişkin olan bir kavram değildir. Gelişen durum, salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesi ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesidir.
Örneğin, iş kazasına uğrayan bir kişinin başlangıçta iş göremezlik oranı, %40 iken 2 sene sonra bu oran % 60 ve nihayet 6 sene sonra da % 75 olmuş olabilir. İşverenin gözetim borcuna aykırı davranışından kaynaklanan ve zararın zaman içinde arttığı iş kazalarında, iş göremezlik oranındaki her artış yeni bir dava nedeni sayılmakta ve iş göremezlik oranındaki her artışla birlikte zamanaşımı, artan kısım için yeniden başlamaktadır.
İş kazası nedeniyle bir ceza davası açılmışsa ve ceza davasının “dava zamanaşımı süresi” daha fazla ise, iş kazası nedeniyle tazminat davasında da ceza davası zamanaşımı süresi uygulanır. Ceza davasının zamanaşımı 10 yıllık zamanaşımı süresinden kısa ise 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresi dikkate uygulanır. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları da bu yöndedir.